Çek Kanunu’nun 5. Maddesi Hakkında Anayasa Mahkemesi’nin 26/7/2017 Tarihli ve E: 2016/191, K: 2017/131 Sayılı İptal Kararı
Çek Kanunu’nun 5. Maddesi Hakkında Anayasa Mahkemesi’nin 26/7/2017 Tarihli ve E: 2016/191, K: 2017/131 Sayılı Kararı
10.10.2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 26/7/2017 Tarihli ve E: 2016/191, K: 2017/131 Sayılı Kararı ile Çek Kanunu’nun 5. maddesinin ilk fıkrasının ikinci cümlesinde bulunan “çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuna göre ticari işlerde temerrüt faizi oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile takip ve yargılama gideri toplamından” ibaresi iptal edilmiştir. Ancak Anayasa Mahkemesi (“AYM”) aynı kararında aynı madde hakkındaki diğer itirazları da incelemiş ve yapılan diğer itirazların reddine karar vermiştir. Yapılan itirazlar ve AYM’nin itirazlar hakkında yapmış olduğu inceleme aşağıda bilgilerinize sunulmaktadır:
1. 6728 sayılı kanunun 63. Maddesi uyarınca 15/7/2016 tarihinde “Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmolunur” hükmü getirilerek karşılıksız işlemi sonrasında karşılıksızdır işlemine sebebiyet veren kişi hakkında adli para cezası öngörülmüştür. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 52. Maddesinin 4. Fıkrası uyarınca ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceği belirtilmiştir. AYM’ye gelen itirazda ticari hayatta sözleşmeden kaynaklanan bir borcun ifa edilememesinden dolayı kişinin hürriyeti bağlayıcı ceza ile karşı karşıya kaldığı belirtilmiştir. AYM, itiraz hakkında vermiş olduğu kararında ticari hayatta ödeme aracı olarak kullanılan çekin, hamiline sözleşmeden kaynaklı bir alacağı değil; doğrudan doğruya çekten doğan hakkı ikitisap etmesini sağladığı belirtilerek Anayasanın 8. maddesinde belirtilen “Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.” hükmüne ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ek 4 No’lu Protokol’ün 1. maddesinde de yer alan aynı kurala aykırılığın söz konusu olmadığını, bunun sözleşmeden kaynaklanmayan bir kambiyo taahhüdü olduğunu belirtmiştir.
2. Çek Kanunu’nun 5. maddesi ikinci fıkrası uyarınca “Birinci fıkra hükmüne göre çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlü olan kişi, çek hesabı sahibidir. Çek hesabı sahibinin tüzel kişi olması hâlinde, bu tüzel kişinin mali işlerini yürütmekle görevlendirilen yönetim organının üyesi, böyle bir belirleme yapılmamışsa yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişiler, çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlü(…)” olduğu belirtilerek çek hesabı sahibinin tüzel kişi olması halinde tüzel kişinin mali işlerini yürüten yönetim organı üyesi, böyle bir belirleme yapılmamışsa yönetim organını oluşturan kişilerin çek karşılığını banka hesaplarında bulundurmakla yükümlü oldukları ifade edilmiştir. Bu hüküm ile aynı maddenin yukarıda belirttiğimiz ilk fıkrası birleştirildiğinde tüzel kişinin sahibi olduğu çekin karşılıksız çıkması durumunda, bu husustan tüzel kişinin yönetim organındaki kişilerin sorumlu olabileceği ve haklarında adli para cezasına hükmolunabileceği belirtilmiştir. Yapılan itirazda bunun Anayasanın 38. maddesinin yedinci fıkrasında belirtilen “Ceza sorumluluğu şahsidir” ilkesine aykırı olduğu, bir kişinin başkasının gerçekleştirmiş olduğu fiilden dolayı cezalandırılmayacağı belirtilmiştir. AYM’nin yapmış olduğu açıklamada itiraz konusu kurallarda “karşılıksız” çeki keşide edenin değil, kanuni ibraz süresi içinde “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi veya kişilerin cezalandırılması öngörülmüştür diyerek çek karşılığının bankada bulunmasından yükümlü olan kişinin çek sahibinin tüzel kişi olması durumunda bu tüzel kişinin yönetim organını oluşturan kişiler olduğu ve bu nedenle cezanın şahsiliği ilkesine aykırı olmadığı belirtilmiştir.
3. 6728 sayılı kanunun 15/7/2016 tarihinde yürürlüğe girmesinden önce çekin keşide tarihinin ileri bir tarih yazılarak düzenlenmesi durumunda keşideci çeki düzenlerken adli para cezasının kanunda yer almamasından ve çekin düzenlenmesinden sonra adli para cezasının yürürlüğe girmesinden dolayı itirazda bulunulmuş ve kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce çeki düzenleyip çekin düzenleme tarihi olarak kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonrasını yazan keşideciye adli para cezasının uygulanmaması gerektiği savunulmuş ve AYM’ye bu yönde itirazda bulunulmuştur. Ancak AYM çekin pratikteki kullanımını göz ardı ederek “Karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçunun neticesi harekete bitişik bir suç olup üzerinde yazılı düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibraz edilip karşılığının olmadığına dair işlemin yapılması ile suçun tamam olduğunu belirtmiş ve itiraz reddedilmiştir.
4. Bir diğer itirazda “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet verenler hakkında uygulanacak adli para cezasının alt sınırının somut bir şekilde belirtilmediği, sanık hakkında hükmedilecek adli para cezasının zamana ve olaya göre değişen belirsiz kriterlere bağlandığı, ceza miktarının hüküm tarihine göre değişiklik göstereceği, vekalet ücretinin ceza tespitinde esas miktara dahil edilip edilmeyeceği, edilecekse hüküm ile birlikte ayrıca müşteki lehine, sanık aleyhine vekalet ücreti takdir edilip edilmeyeceği konusunda belirsizlik bulunduğu, uygulanacak faizin failin suçu işlediği sırada bilinmemesinden dolayı kanun maddesinin ilgili kısmının iptal edilmesi talep edilmiştir. AYM çekin “karşılıksız” kalan miktarı hakkında bir belirsizlik olmadığını ancak kanunda temerrüt faizinin başlangıç tarihinin düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihi olarak belirlenmesine karşın, faizin hangi tarihe kadar işleyeceğinin belirli olmamasından dolayı öngörülmezliğe sebebiyet verdiği ve aynı şekilde davadaki yargılama giderlerinin ve takip masraflarının takibin icra veya iflas yoluyla yapılması durumunda değişkenlik göstereceğinden dolayı adli para cezasının miktarı bakımından belirlilik içermediğini ifade etmiştir. Bu nedenlerle “çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuna göre ticari işlerde temerrüt faizi oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile takip ve yargılama gideri toplamından” ibaresi AYM tarafından suç ve cezaların kanuniliği ilkesine aykırı bulunmuş ve iptal edilmiştir.
5. Çek Kanunu’nun 5.maddesinin ilk fıkrasının 5. cümlesinde “Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı, çek hesabı sahibi gerçek veya tüzel kişi, bu tüzel kişi adına çek keşide edenler ve karşılıksız çekin bir sermaye şirketi adına düzenlenmesi durumunda ayrıca yönetim organı ile ticaret siciline tescil edilen şirket yetkilileri hakkında uygulanır” denerek karşılıksız çekin sermaye şirketi adına düzenlenmesi durumunda ayrıca yönetim organı ile ticaret siciline tescil edilen şirket yetkilileri hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı uygulanacağı belirtilmiştir. AYM yukarıda da belirtildiği üzere çek sahibinin tüzel kişi olması durumunda yönetim organını oluşturan kişilerin çekin “karşılıksız” çıkmasının sonuçlarından sorumlu olduğu gibi burada da sorumlu oldukları ve çek keşide ederken daha dikkatli ve özenli olmaları gerektiğini belirterek iptal talebi reddedilmiştir.
6. Çek Kanunu’nun 5.maddesinin ilk fıkrasının yedinci cümlesinde “Bu suçtan dolayı açılan davalar icra mahkemesinde görülür ve İcra ve İflas Kanununun 347, 349, 350, 351, 352 ve 353 üncü maddelerinde düzenlenen yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanır” denerek çekin karşılıksız çıkması üzerine davaların icra mahkemelerinde görüleceği ve İcra İflas Kanunu’ndaki yargılama usulüne ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir. Yapılan itirazda, icra mahkemelerinin gerek hukuki gerek cezai yargılama görevlerinin icra takibinde bulunulmasıyla başlayacağı belirtilerek bu davaların icra mahkemesinde görülmesinin kanuni hakim ilkesine aykırı olduğu belirtilmiş ve bu davaların genel yetkili ceza mahkemelerinde görülmesi gerektiği açıklanmıştır. AYM, itiraz konusu kuralda amacın karşılıksız çekle ilgili yapılan hukuki yargılamanın yanında ceza yargılamasının da icra mahkemesi tarafından yapılmasının öngörülerek karşılıksız çekten çıkan uyuşmazlıkların da aynı mahkemede görülmesi olduğunu ifade etmiştir.Bu davaların genel yetkili ceza mahkemelerinde görülmesinin tartışılabilir olmakla beraber bunun bir yerindelik denetimi oluşturması söz konusu olduğundan AYM bu konuda anayasallık denetimi yapılamayacağını belirtmiştir.
İlgili Karara ulaşmak için tıklayınız.