GLED Partners Ticaret Hukuku Bülteni’nde bu sayıda: • Anonim Şirketlerde İç Kaynaklardan Sermaye Artırımı • Teminat Mektuplarının Türleri ve Teminat Senetleri • Anonim ve Limited Şirketler İçin Öngörülen En Az Sermaye Tutarları konularını işledik. Çalışmamızın ilgililere faydalı olmasını dileriz.
Anonim Şirketlerde İç Kaynaklardan Sermaye Artırımı
1. Giriş
Anonim şirketlerde sermaye artırımı hususu 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun
(“TTK”) 456. ve devamı maddelerinde düzenlenmektedir. Buna göre, anonim
şirketlerde sermaye artırımı; sermaye taahhüdü yoluyla artırım, iç kaynaklardan
sermaye artırımı ve şarta bağlı sermaye artırımı olmak üzere üç farklı şekilde
yapılabilmektedir. İşbu yazımızda anonim şirketlerde iç kaynaklardan sermaye
artırımının usul ve esaslarını mevzuat ve doktrin görüşleri kapsamında
değerlendirmekteyiz.
2. Sermaye Artırımında “İç Kaynak”
TTK’nın 462. maddesinin birinci fıkrasında, esas sözleşme veya genel kurul kararıyla
ayrılmış ve belirli bir amaca özgülenmemiş yedek akçeler ile kanuni yedek akçelerin
serbestçe kullanılabilen kısımları ve mevzuatın bilançoya konulmasına ve sermayeye
eklenmesine izin verdiği fonlar sermayeye dönüştürülerek sermayenin iç
kaynaklardan artırılabileceği düzenlenmektedir.
Madde gerekçesinde ise, maddede sayılan iç kaynakların sınırlı sayı (numerus
clausus) karakter taşımadığı; fonların ise maddede açıkça belirlenmeden “mevzuatın
sermayeye eklenmesine izin verdiği fonlar” denmek suretiyle tanımlandığı
belirtilmiştir. Bu fonlara örnek olarak ise yeniden değerleme, iştirak ve taşınmaz satış
hasılatı ve enflasyon fonu verilmiştir.
Kanuni yedek akçe TTK’nın 519. maddesinde tanımlanmış olup yıllık kârın yüzde
beşinin, ödenmiş sermayenin yüzde yirmisine ulaşıncaya kadar ayrılmasını ifade
etmektedir. Buna göre, iç kaynaklardan sermaye artırımında esas sözleşme veya genel
kurul kararıyla ayrılmış ve belirli bir amaca özgülenmemiş yedek akçeler ile kanuni
yedek akçelerin serbestçe kullanılabilen kısımları ve mevzuatın bilançoya
konulmasına ve sermayeye eklenmesine izin verdiği fonlar sermayeye dönüştürülerek
sermaye artırımı yapılabilmektedir.
3. Yıllık Bilanço ve Yönetim Kurulu Beyanı Hazırlanması
TTK’nın 462. maddesinin ikinci fıkrasında, sermayenin artırılan kısmını, iç
kaynaklardan karşılayan tutarın şirket bünyesinde gerçekten var olduğu, onaylanmış
yıllık bilanço ve yönetim kurulunun vereceği açık ve yazılı bir beyanla doğrulanması
gerektiği düzenlenmektedir. Düzenlemeye göre, bilanço tarihinin üzerinden altı
aydan fazla zaman geçmiş olduğu takdirde, yeni bir bilanço çıkarılması ve bunun
yönetim kurulu tarafından onaylanmış olması şarttır. Madde gerekçesinde, bu fıkrada
düzenlenen kuralların iç kaynaklardan yapılan sermaye artırımında uygulanacak
işlemlerin güvenliğini sağlamaya yönelik olduğu, bu tür sermaye artırımında
kullanılan iç kaynağın şirkette gerçekte var olup olmadığı ve varlığı belirlenirse bu
kaynağın artırımda kullanılan miktarda var olup olmadığının denetlenmesi gereken
bir sorun olduğu belirtilmektedir. İç kaynağın ve miktarının belirlendiği bilânçonun
tarihi ile raporların tarihi arasında en çok altı ay bulunabileceği, bu süre aşılmışsa iç
kaynağın kullanılmış olması olasılığının bir varsayım olarak kabul edileceği ve iç
kaynağın daha yeni tarihli bir bilânço ile doğrulanması gerektiği belirtilmektedir. Bu
bilânçonun genel kurulca onaylanmış olması ise şart değildir. Yönetim kurulunun
onayı yeterlidir. Somut olay izin verdiği takdirde, TTK’nın 67. maddesinde
düzenlenen yeni bilânçonun eskisinin değerlerinin revizyonu suretiyle çıkarılması,
yani kolaylaştırılmış envanter yönteminin veya TTK’nın 81. maddesinde düzenlenen
değerlemeyi basitleştirici yöntemlerin uygulanmasının mümkün olduğu
belirtilmektedir.
Yönetim kurulu tarafından verilecek beyan ise TTK’nın 457. maddesinin ikinci
fıkrasında düzenlenmektedir. Buna göre, beyan bilgiyi açık, eksiksiz, doğru ve dürüst
bir şekilde verme ilkesine göre hazırlanmalıdır. Bu beyanda yönetim kurulu, iç
kaynaklardan yapılan sermaye artırımının hangi kaynaklardan karşılandığı, bu
kaynakların gerçekliği ve şirket malvarlığı içinde var oldukları konusunda garanti
vermektedir. Beyanda sermayeye dönüştürülen fonun veya yedek akçenin serbestçe
tasarruf olunabilirliği, gerekli organların ve kurumların onaylarının alındığı, kanuni
ve idari gerekliliklerin yerine getirildiği hakkında belgeli ve gerekçeli açıklamalar yer
almaktadır.
Buna ek olarak, Ticaret Sicili Yönetmeliği’nde iç kaynaklardan sermaye artırımı
yapılması halinde yönetim kurulu beyanına ek olarak, tescil başvurusu sırasında ilave
belgelerin sunulması gerektiği düzenlenmiştir. Buna göre, Ticaret Sicili
Yönetmeliği’nin 73. maddesinde, müdürlüğe yapılacak tescil başvurularında, sermaye
artırımı sadece iç kaynaklardan veya sermaye taahhüdü yoluyla ya da sermaye
taahhüdü ile birlikte iç kaynaklardan yapılıyorsa, sermayenin tamamının ödendiğine,
karşılıksız kalıp kalmadığına ve şirket özvarlığının tespitine, iç kaynaklardan
karşılanan tutarın şirket bünyesinde gerçekten var olduğuna ilişkin yeminli mali
müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir raporu ya da denetime tabi şirketlerde
denetçinin bu tespitlere ilişkin raporunun sunulması gerektiği belirtilmiştir.
Maddenin devamında ise, sermaye artırımının sadece iç kaynaklardan yapılması
durumunda şirket sermayesinin öz varlık içinde korunduğunu, iç kaynaklardan
karşılanan tutarın şirket bünyesinde gerçekten var olduğunu doğrulayan yönetim
kurulunun açık ve yazılı beyanı ile genel kurul tarafından onaylanmış yıllık bilanço,
bilanço tarihinin üzerinden altı aydan fazla zaman geçmiş olması halinde ise yönetim
kurulu tarafından onaylanmış ara bilançonun müdürlüğe verilmesi halinde ise
belirtilen raporun aranmayacağı düzenlenmektedir.
4. Bilançoda Sermayeye Eklenmesine Mevzuatın İzin Verdiği Fonların
Bulunması
TTK’nın 462. maddesinin üçüncü fıkrasında, bilançoda sermayeye eklenmesine
mevzuatın izin verdiği fonların bulunması hâlinde, bu fonlar sermayeye
dönüştürülmeden, sermaye taahhüt edilmesi yoluyla sermaye artırılamayacağı
düzenlenmektedir. Hem bu fonların sermayeye dönüştürülmesi hem de aynı zamanda
ve aynı oranda sermayenin taahhüt edilmesi yoluyla sermaye artırılabilmektedir.
Artırım genel kurul veya yönetim kurulu kararının ve esas sözleşmenin ilgili
maddelerinin değişik şeklinin tescili ile kesinleşmektedir. Tescil ile o anda mevcut pay
sahipleri mevcut paylarının sermayeye oranına göre bedelsiz payları kendiliğinden
iktisap etmektedirler. Bedelsiz paylar üzerindeki hak kaldırılamamakta ve
sınırlandırılamamakta; bu haktan vazgeçilememektedir.
Madde gerekçesine göre, bu hüküm pay sahiplerinin korunması amacıyla konulmuş
olup istisnası bulunmayan, başka bir deyişle hiçbir sebeple bertaraf edilemeyecek olan
emredici bir kuraldır. Uygulamada, bazı şirketlerin, bilânçoda sermayeye
eklenebilecek bir fon mevcutken veya böyle bir fonun hesaplanıp bilânçoya konulması
yolu açıkken, önce nakdî sermaye artırımı yaparak ve çoğu kez bunun miktarını
yüksek tutarak, artırıma bazı pay sahiplerinin katılamamalarından diğer bir grup pay
sahibine yarar sağladıkları görülmektedir. İşbu düzenleme ile buna cevaz olmadığı,
bu emredici kurala aykırılığın hukukî sonucunun butlan olduğu belirtilmektedir.
Fıkranın ikinci cümlesinin ise, şirketin nakdî sermayeye duyduğu gereksinimin acil
olduğu ve şirketin nakdî sermaye artırımını derhal yapmasında haklı sebeplerin
bulunduğu haller göz önünde bulundurularak düzenlendiği ancak hükmün, bu
öngörülme amacı gözden kaçırılarak, bazı pay sahiplerine zarar vermenin bir aracı
olarak kullanılamayacağı ve aynı zamanda şirketin acil nakdî ihtiyacını dikkate alan
bu hükmün uygulanmasının da mahkemenin denetimi altında olduğu
belirtilmektedir.
Fıkranın son cümlesinde, iç kaynaklardan ve fonlardan yapılan sermaye
artırımlarında bedelsiz payların iktisabının kendiliğinden (ipso iure) vuku bulduğu
açıkça belirtilmiştir. Bu hüküm uyarınca, iç kaynaklardan yapılan artırımın
kesinleştiği an, eski pay, bedelsiz pay ile donanmış olarak yani, eski pay ile bedelsiz
paydan oluşan yeni pay şeklinde doğmaktadır. Nitekim bir şirket organının, bedelsiz
payın iktisabına ilişkin bir kararına gerek olmadığı gibi, organların da böyle bir karar
almaya yetkileri olmadığı belirtilmiştir. Bu hüküm uyarınca, bedelsiz paya ilişkin eski
paya bağlı hak bir rüçhan hakkı değildir. Bu sebeple ne sınırlandırılabilmekte ne
kaldırılabilmekte ne de bundan vazgeçilebilmektedir.
Burada önemle belirtmek isteriz ki, ilgili maddenin yalnızca bilançoda sermayeye
eklenmesine mevzuatın izin verdiği fonların bulunması hâlinde uygulama alanı
bulabileceği maddede açıkça esas sözleşme veya genel kurul kararıyla ayrılmış ve
belirli bir amaca özgülenmemiş yedek akçeler ile kanuni yedek akçelere ilişkin bir
kısıtlama getirilmediği gözden kaçırılmamalıdır. Nitekim maddede açıkça, bilançoda
sermayeye eklenmesine mevzuatın izin verdiği fonların bulunması hâli denmek
suretiyle bu fonlar sermayeye dönüştürülmeden, sermaye taahhüt edilmesi yoluyla
sermaye artırılamayacağı düzenlenmektedir. Doktrinde bu husus tartışmalara yol
açmakla birlikte, bizim de katıldığımız çoğunluk görüş maddede yalnızca bilançoda
sermayeye eklenmesine mevzuatın izin verdiği fonların bulunması hâlinde sermaye
taahhüt edilmesi yoluyla sermaye artırımının kısıtlandığını savunmakta iken karşıt
görüş ise, bilançoda mevzuatın sermayeye eklenmesine izin verdiği fonların
bulunmaması ancak esas sözleşme veya genel kurul kararıyla ayrılmış ve belirli bir
amaca özgülenmemiş yedek akçeler ile kanuni yedek akçelerin serbestçe
kullanılabilen kısımlarının bulunması halinde de sermaye taahhüt edilmesi yoluyla
sermaye artırımı yapılmasının mümkün olmadığını savunmaktadır.
5. İç Kaynaklardan Sermaye Artırımında Usul
Tüm sermaye artırım türleri için geçerli kurallar iç kaynaklardan sermaye artımı için
de uygulama alanı bulacaktır. Ancak, sermaye artırılmasında ortak hükümlerin
düzenlendiği TTK’nın 456. maddesinin birinci fıkrasına göre, payların nakdî bedelleri
tamamen ödenmediği sürece sermaye artırılmayacağı kuralı iç kaynaklardan yapılan
sermaye artırımında uygulanmayacaktır.
Sermaye artırımının esas sözleşme değişikliği sayılması nedeniyle, TTK’nın 421.
maddesi uyarınca iç kaynaklardan sermaye artırım kararının şirket sermayesinin en
az yarısının temsil edildiği genel kurulda, toplantıda mevcut bulunan oyların
çoğunluğu ile alınması gerekmektedir. İlk toplantıda öngörülen toplantı nisabı elde
edilemediği takdirde, en geç bir ay içinde ikinci bir toplantı yapılabilmektedir.
İkinci toplantı için toplantı nisabı, şirket sermayesinin en az üçte birinin toplantıda
temsil edilmesidir. Bu nisap oranlarının esas sözleşme ile ağırlaştırılması da
mümkündür.
Bunun yanı sıra, Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları ve
Bu Toplantılarda Bulunacak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkında
Yönetmelik’in 32. maddesi uyarınca, tek pay sahipli olan anonim şirketler hariç olmak
üzere, sermaye artırımı yapılacak genel kurul toplantılarında Bakanlık temsilcisi
bulunması da zorunludur. Nitekim, TTK’nın 462. maddesinin üçüncü fıkrasında
belirtildiği üzere, sermaye artırımı genel kurul kararının ve esas sözleşmenin ilgili
maddelerinin değişik şeklinin ilgili Ticaret Sicili Müdürlüğünde tescili ile
kesinleşmektedir. Tescil ile o anda mevcut pay sahipleri mevcut paylarının sermayeye
oranına göre bedelsiz payları kendiliğinden iktisap etmektedirler.
6. Sonuç
TTK’da düzenlenen sermaye artırım türlerinden biri olan iç kaynaklardan sermaye
artırımında, esas sözleşme veya genel kurul kararıyla ayrılmış ve belirli bir amaca
özgülenmemiş yedek akçeler ile kanuni yedek akçelerin serbestçe kullanılabilen
kısımları ve mevzuatın bilançoya konulmasına ve sermayeye eklenmesine izin verdiği
fonlar sermayeye dönüştürülerek sermaye iç kaynaklardan artırılabilmektedir. Madde
gerekçesinde iç kaynaklarının maddede sayılanlarla sınırlı olmadığı ve bilançoya
konulmasına ve sermayeye eklenmesine izin verdiği fonlar ile nelerin kastedildiği
açıklanmıştır. İç kaynaklardan sermaye artırımı yapılabilmesi için sermayenin artırılan
kısmını, iç kaynaklardan karşılayan tutarın şirket bünyesinde gerçekten var olduğu,
bilanço tarihinin üzerinden altı aydan fazla zaman geçmemiş olan onaylanmış yıllık
bilanço ve yönetim kurulunun vereceği açık ve yazılı bir beyanla doğrulanması
gerekmektedir. Ayrıca, bilançoda sermayeye eklenmesine mevzuatın izin verdiği
fonların bulunması halinde, bu fonlar sermayeye dönüştürülmeden sermaye taahhüt
edilmesi yoluyla sermaye artırımı yapılamamaktadır. Artırım genel kurul veya
yönetim kurulu kararının ve esas sözleşmenin ilgili maddelerinin değişik şeklinin
tescili ile kesinleşmektedir. Tescil ile o anda mevcut pay sahipleri mevcut paylarının
sermayeye oranına göre bedelsiz payları kendiliğinden (ipso iure) iktisap
etmektedirler.
Bedelsiz
paylar
üzerindeki
hak kaldırılamamakta ve
sınırlandırılamamakta; bu haktan vazgeçilememektedir.
Teminat Mektuplarının Türleri ve Teminat Senetleri
1. Giriş
Teminat mektupları, ticaret ve iş dünyasında güveni sağlamak, sözleşmelerin yerine
getirilmesini garanti altına almak amacıyla kullanılan önemli finansal araçlardır.
İşletmelerin bir alıcı veya satıcı ile gerçekleştirilen bir işlemde, karşı tarafın
güvenilirliğini ve taahhütlerini yerine getireceğini doğrulamak amacıyla teminat
mektuplarına başvurmasına uygulamada sıklıkla rastlanır. Teminat mektupları,
sözleşmelerin uygulanabilirliğini artırmanın yanı sıra, ticarette taraflar arasındaki
güveni pekiştiren önemli bir araç olarak işlev görür. Bu mektuplar, iş dünyasındaki
çeşitli sektörlerde yaygın bir şekilde kullanılmakta olup, güvenilir ticaretin temel
taşlarından birini oluştururlar. İşbu yazımızda teminat mektuplarının türlerini
mevzuat ve Yargıtay görüşleri çerçevesinde değerlendirmekteyiz.
2. Hukuki Değerlendirme
İş teslim edilmeden avans ödemesi gerekmesi halinde teminat alınmasında fayda
vardır. Bu teminat avans ödemesi ya da sözleşmenin toplam tutarı kadar bir miktar
nakit olarak ya da teminat mektubu olarak alınabilmektedir. Yazımızın konusu olan
teminat mektupları, bankaların müşterileri lehine para ödemesi, mal teslimi veya iş
yapılması ve benzeri durumlarda muhataba hitaben, düzenlendiği mektup konusu
işin yerine getirilmemesi durumunda, mektup tutarı kadar kayıtsız şartsız ödeme
taahhüdü içeren garanti belgesi olarak adlandırılabilir. Teminat mektubu bankaya
ibraz edildiğinde taahhüt edilen bedel ibraz edene ödenir.
Banka teminat mektubu bakımından herhangi bir şekil şartı aranmamaktadır. Ancak
ispat edilebilirlik açısından yazılı olması gereklidir. İçerisinde asgari olarak muhatap
ve lehtarın detayları (unvanları, adresleri, vergi kimlik numaraları vb.), tarih,
üstlenilen bedel, sözleşmeye istinaden verilmesi halinde ilgili sözleşmenin tarihiyle
birlikte tam adı ve bankanın imzasına yer verilmesi gereklidir.
3. Teminat Mektubu Türleri
Uygulamada teminat mektupları en çok ihalelerde kullanılır. Bunun dışında teminat
mektupları ticari hayatta sözleşmesel ilişkilerde garanti olarak da kullanılmaktadır.
Banka teminat mektupları genellikle geçici teminat mektupları, kesin teminat
mektupları ve avans teminat mektupları olmak üzere üç farklı türde karşımıza
çıkmaktadır.
Geçerli olduğu süre açısından ise iki çeşit banka teminat mektubu olduğu söylenebilir.
Bunlar süreli (vadeli) teminat mektupları ve süresiz (vadesiz) teminat mektuplarıdır.
• Kesin Teminat Mektubu: Borçlunun teminat mektubunda belirtilen
yükümlülüğü eksiksiz olarak yerine getirmemesi halinde garantör bankanın
belirtilen miktarı muhataba ödeme garantisi verdiği teminat mektubu türüdür.
Bu teminat mektupları mahkemelere, vergi dairelerine, icra dairelerine ve
gümrüklere teslim edilir.
• Geçici Teminat Mektubu: Mektupta bahsedilen iş yapım aşamasındayken
geçici olarak verilen teminat mektubu türüdür. Uygulamada kamu ihalelerinde
karşımıza çıkar ve belirtilen süre içinde tazmin talep edilmemesi halinde paraya
çevrilme özelliğini kaybederler, nitekim süreli teminat mektuplarından
farklıdırlar.
• Avans Teminat Mektubu: Kamu veya özel bir ihale lehtarın yüklenmiş olduğu
bir işle ilgili olarak muhataptan aldığı avansın geri ödeneceği muhataba garanti
edilmektedir. Geri ödemenin yapılmadığının bankaya yazılı olarak bildirilmesi
halinde mektup tutarına kadar ödeme yapılacağı taahhüt edilir. Yapılan iş
sözleşmedeki şartlara göre ilerledikçe avans, hak edişlerden düşülerek geri
alınır.
4. Teminat Senedi
Teminat senedi, bir sözleşme uyarınca mal veya hizmetin eksiksiz tamamlanacağını,
taahhüdün sorunsuz yerine getirileceğini ve aksi takdirde belli bir bedel ödeme
sorumluluğu ile karşı karşıya kalınacağını beyan eden taraf tarafından imzalanan
şartlı ve bedelli senet olarak adlandırılabilir.
Teminat senedi, Türk Ticaret Kanunu’nda (“TTK”) yer alan kıymetli evraklardan biri
sayılmamaktadır. TTK’da kıymetli evrakların kayıtsız şartsız borç ikrarı içermesi
gerektiği açıkça belirtilmektedir. Teminat senetlerinde ise borcun doğması için
kararlaştırılan taahhüdün yerine getirilmemesi şartı öngörülmüştür.
Şirket uygulamalarında sıklıkla tedarik sözleşmelerinde veya ticari amaçlı mal veya
hizmet alım satımlarında taraflardan birinin edimini yerine getirememesi, mal veya
hizmetin aradaki anlaşmaya uygun olmaması, ifanın ayıplı veya eksik olması
ihtimaline binaen düzenlenmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere mevcut bir
sözleşme veya ayrı bir protokol ile birlikte düzenlenmesi gerekmektedir.
5. Teminat Senetleri ile Kambiyo Senetleri Arasındaki Farklar
Türk Hukukunda, kanunda bu konuya yönelik bir düzenleme bulunmasa da kambiyo
senetlerinin belirli bir borcun ifasının teminatı olarak keşide edilmesinin önünde bir
engel bulunmamaktadır. Nitekim kambiyo senetlerinin ticari hayatta teminat amaçlı
olarak kullanımına sıklıkla rastlanmaktadır. Teminat senedi ile kambiyo senedi
arasındaki temel fark, teminat senedinin kambiyo senedinde mevcut olan koşulsuz
şartsız borç ikrarını ihtiva etmemesidir. Teminat senedinde, kambiyo senetlerinden
farklı olarak senet üzerindeki bedelin ifası başka bir edimin ifasına
bağlanabilmektedir. Kambiyo senetlerinde bu klozun eklenmesi senedin geçersizliği
sonucunu doğurmakta iken teminat senedinde bu kloz senedin keşide edilme amacını
oluşturmaktadır.
6. İlgili Yargıtay Görüşleri
Yargıtay’ın teminat amaçlı düzenlenen kambiyo senetleri ile alakalı iki farklı
değerlendirmede bulunduğu görülmektedir.
Bunlardan birincisi, teminat kaydının soyut olması haline ilişkindir. Bu
değerlendirmeye göre kambiyo senedi üzerindeki teminat kaydı soyut ise, yani
herhangi bir sözleşmeye atıf yapmıyorsa bu durumda bu kayıt yazılmamış
sayılmalıdır. Senedin neyin teminatı olarak verildiği; senedin ön yüzünde, arka
yüzünde ya da ayrı bir sözleşmede belirtilmelidir. Bu ihtimalde, soyut nitelikteki
teminat kaydı yazılmamış sayılır ve senedin kambiyo senedi niteliğine bir zarar
gelmez.
Yargıtay’ın ikinci değerlendirmesi ise; senede eklenmiş olan ve bir sözleşmeye atıf
yapan teminat kaydının senedin niteliğine ve etkisine ilişkindir. Yargıtay’a göre
senede eklenen ve taraflar arasındaki başka bir sözleşmeye atıf yapan kayıt, bu
kambiyo senedinin kayıtsız şartsız borç ikrarı niteliğini ortadan kaldırmaktadır. Bu
doğrultuda artık bu senedin kambiyo senedi vasfı taşımadığının kabul edilmesi
gerekir. Yargıtay, teminat senetlerinin kambiyo vasfı olmaması nedeniyle, kambiyo
senetlerine özgü icra takibine konu edilemeyeceği sonucuna varmaktadır.
7. Sonuç
İşbu yazıda incelendiği üzere, teminat mektupları iş dünyasında güveni artıran ve
sözleşmelerin yerine getirilmesini sağlayan araçlar olup, süresi ve sağladığı garanti
kapsamı itibariyle farklı türleri bulunmaktadır. Teminat mektupları üçüncü kişinin
fiilini taahhüt niteliğinde olduğundan, mektubun bankaya ibrazı ile muhataba ödeme
yapılması sonucunu sağlamaktadır. Buna karşılık, üzerindeki kayıtlardan taraflar
arasında akdedilmiş bir sözleşmeye istinaden teminat amacıyla verildiği anlaşılan
teminat senetlerinin kambiyo vasfının ortadan kalktığı kabul edilmekte olup Yargıtay
içtihatları doğrultusunda bu senetlerin kambiyo senetlerine özgü icra takibine konu
edilmesi mümkün olmadığı sonucuna varılmaktadır. Teminat mektupları ve teminat
senetleri ticari hayatta sıklıkla kullanılmasının yanında, benzer görünmekte olup
uygulamada arz ettikleri farkların anlaşılması elzem önem taşımaktadır.