Uluslararası lojistik ve taşımacılık hukukuna dair GLED Partners Hukuk Ofisi ortaklarından Derya Kandil, avukatlarından İrem Özbay ve stajyer avukatlarından Ecem Karaca tarafından kaleme alınan makalemizde Eşyaların Karayolunda Uluslararası Taşınması için Mukavele Sözleşmesi (CMR Konvansiyonu) ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri, taşıyanın sorumluluğu açısından değerlendirilmiştir. Lojistik sektöründe faaliyet gösteren tüm ilgililere faydalı olmasını dileriz.
CMR Konvansiyonu ve Türk Ticaret Kanunu Hükümleri Uyarınca
Uluslararası Taşımacılıkta Taşıyanın Sorumluluğu
- Giriş
Uluslararası taşıma hukukunun çalışma alanı bir ya da daha fazla ülkedeki
doğrudan ya da transit taşımacılığın kuralları bütünüdür. Gerek ticaretin gerekse
küreselleşmenin hız kazandığı günümüz dünyasında, uluslararası ticaret
faaliyetlerinin hızla artışı ve devletlerin iç hukuklarındaki yasal düzenlemelerin bu
büyümeye ayak uyduramaması, uluslararası taşıma hukuku alanına ilişkin bir
yeknesaklık ihtiyacının doğmasına sebep olmuştur. Uluslararası eşya taşıma
sözleşmelerinin düzenlenmesinde ve taşıma işinin fiilen yapılmasında
uygulanacak kuralların çerçevesi; çalışmamızın konusunu oluşturan Eşyaların
Karayolunda Uluslararası Taşınması için Mukavele Sözleşmesi (Convention
Marchandise Routier) (“CMR”), Yeknesak Kurallar, Incoterms ve uluslararası ticari
örf ve adetler ile belirlenmiştir.
Bahsedilen yeknesaklaştırma çalışmalarının bir ürünü olarak CMR Konvansiyonu
düzenlenmiş, sözleşme taraf ülkelerce 19 Mayıs 1956 tarihinde imzalanmış ve 2
Temmuz 1962 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye 30.10.1995 tarihinde CMR
Konvansiyonu’nu kabul etmiştir. Anayasamızın 90. maddesinin son fıkrası
uyarınca, usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmaların kanun
hükmünde olması sebebiyle CMR Konvansiyonu da 6102 sayılı Türk Ticaret
Kanunu (“TTK”) hükümleri ile birlikte yorumlanacaktır.
CMR Konvansiyonu uluslararası karayolu taşımalarında uygulama alanı
bulmaktadır. Yurtiçinde karayoluyla eşya taşıma faaliyetlerine ise uygulanacak
hükümler, öncelikli olarak 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) 850.
maddesi ve devamındaki hükümlerdir ancak sözleşmenin tarafları ekleyecekleri
özel bir hükümle yurtiçi taşıma işlerinde CMR’nin uygulanmasını
kararlaştırabileceklerdir. İşbu yazımızda, uluslararası eşya taşımaya ilişkin CMR
ve TTK hükümleri, taşıyanın sorumluluğu konusunda getirdikleri düzenlemeler
bakımından genel olarak incelenecektir.
- CMR Konvansiyonu Çerçevesinde
B.1. CMR Hükümlerinin Uygulama Alanı
CMR’ın uygulama alanına ilişkin ilk maddesinde, yükleme yerinin ve teslim için
belirlenen yerin, en az biri sözleşmeye taraf akit devlet olan iki ayrı ülke olması
halinde, tarafların ikametgahı ve milliyetine bakılmaksızın ücret karşılığında
yüklerin taşıt ile karadan taşınmasına ait her mukaveleye CMR hükümlerinin
uygulanacağı düzenlenmiştir. Buna göre, CMR’ın uygulanabilmesi için bir
karayolu taşıma işinde yükleme veya teslim yerlerinin iki ayrı devlet sınırları
içerisinde bulunması ve bu devletlerden en az birinin CMR’a taraf olması
gereklidir.
Yargıtay’ın taşıyanın zıya ve hasardan doğan sorumluluğunda uygulanacak
hükümlere ilişkin bir kararında ise şu ifadelere yer verilmekle uluslararası
karayolu taşımaları bakımından CMR’nin TTK hükümlerine göre öncelikli olarak
uygulanacağı belirtilmektedir: 1
“Dava, taşıma rizikolarına karşı sigortalı emtianın uğradığı hasar bedelinin rücuen tahsili
istemine ilişkindir. Ülkemiz 30.10.1995 tarihinde CMR Konvansiyonu’nu kabul etmiş ve
anılan Konvansiyon hükümleri bu tarihte yürürlüğe girmiştir. T.C. Anayasası 90/son
maddesi uyarınca, usulüne uygun şekilde yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar
kanun hükmündedir. CMR Konvansiyonu’nun 1. maddesi uyarınca bu sözleşme, yükleme
yeri ve teslim için belirlenen yerin en az biri akit ülke olan iki ayrı ülkede olması halinde,
tarafların ikametgahı ve milletine bakılmaksızın ücret karşılığında yüklerin taşıt ile karadan
taşınmasına ait her mukaveleye uygulanacaktır. TTK’nın taşımaya ilişkin hükümleri
halen yürürlükte ise de uluslararası taşımalar için daha sonra yürürlüğe giren ve
bir iç hukuk kuralı haline gelen CMR Konvansiyonu’nun öncelikli olarak
uygulanması gerekmektedir. Somut uyuşmazlıkta da Irak-Türkiye arasında
yapılan bir kara taşıması söz konusu olduğuna göre, uyuşmazlığa öncelikle CMR
Konvansiyonu hükümlerinin uygulanması gerekecektir. O halde mahkemece,
uluslararası taşıma konusunda uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla inceleme yaptırılarak,
uyuşmazlığın CMR Konvansiyonu hükümleri uyarınca çözümlenmesi ve davalı taşıyanın
sorumluluğunun ve savunmalarının bu hükümler gözetilerek değerlendirilmesi gerekirken,
yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.”
1Yargıtay 11. HD., E. 2005/13676 K. 2007/521 T. 22.01.2007
1
B.2. CMR Konvansiyonu Uyarınca Taşıyanın Sorumluluğu
CMR’da “taşıyan” ifadesinin tanımına yer verilmemiştir. Öğretide yer alan
tanımlamalara göre, sözleşmede taşıyan olarak geçen taraf, asıl taşıyan veya akdi
taşıyan olup taşıma işini bizzat üstlenen gerçek veya tüzel kişidir.2 CMR’da
taşıyanın sorumluluğu, 17 ile 29. maddeler arasında düzenlenmiştir.
Konvansiyon’un 17. maddesine göre; taşıyan eşyayı teslim aldığı andan teslim
edinceye kadar eşyanın kısmen veya tamamen zıyaından ve hasarından ve aynı
zamanda teslimdeki gecikmeden sorumludur.
Öğretide eşyanın kaybı, teslim alınan eşyanın gönderilene teslim edilemeyecek
durumda olması olarak tarif edilmektedir.3 Taşıma sözleşmelerinde eşyanın
kaybına dair uygulamadan sıkça karşılaşılan örnekler; eşyanın tamamen
kaybolması, değerini tümden kaybetmesi, eşyanın sürekli olarak veya belirsiz
süreliğine taşıyanın elinden çıkması olarak sıralanabilecektir.4
Ancak CMR Konvansiyonu uyarınca, eşyanın geçici olarak taşıyanın
hakimiyetinde bulunmaması tam anlamıyla eşyanın kaybı anlamına
gelmemektedir. Konvansiyon ‘un 20. maddesi; eşyanın teslimi için kararlaştırılan
sürenin sona ermesini müteakip 30 gün içinde veya kararlaştırılan bir süre yoksa,
taşıyanın eşyayı teslim almasından sonra 60 gün içinde eşyanın teslim edilmemiş
olmasının, kaybolduğuna kesin bir delil teşkil edeceğine ve bunun üzerine, hak
sahibinin eşyayı kaybolmuş farz edebileceğini düzenlemektedir. Bu madde “ziya
karinesi” olarak da anılmaktadır.
Eşyanın tam kaybı, eşyanın niteliklerini tamamıyla kaybetmesini ve sözleşmede
üstlenilen teslimatın gerçekleşmemesini ifade etmektedir. Taşınan eşyanın
niteliğindeki, eşyanın tümünün özünü ve niteliğini etkilemeyen niceliksel değişim
(kütle/hacim/uzunluk azalması) yahut parça eksilmeleri kısmen kayıp olarak
değerlendirilmektedir.5
2Ercan Erdem, Karayolu Taşıma Hukuku, Ankara 2022, s.20
3Sabih Arkan, Karada Yapılan Eşya Taşımalarında Taşıyıcının Sorumluluğu, Ankara 1982, s.47
4Hakan Karan, Karayolunda Uluslararası Eşya Taşıma Sözleşmesi Hakkında Konvansiyon CMR Şerhi, Ankara 2020,
s.378
5Arslan Kaya, CMR II, s.246
2
Eşyanın hasar görmesi ise, genel olarak eşyanın maddi değerini azaltan hasarları
ifade etmektedir. Bu konudaki hasar öğretide; taşıma sözleşmesine konu eşyanın
fiziksel özelliğinde kötüleşme veya değişme meydana getiren, böylece eşyanın
durumu veya değerinde neticeler doğuran, buna karşın kullanım amacını
kaldırmayan ve eşyanın tümden değer veya miktarını yok etmeyen etki olarak
tanımlanmaktadır.6
Taşıyanın sorumluluğu temel olarak, sözleşmeden kaynaklı sınırlı sorumluluk
hallerindendir. Bu kapsamda taşıyan, sözleşme ile üstlendiği edimi gerektiği
biçimde yerine getirmemesi ve akde konu eşyanın kaybına sebebiyet vermesi
halinde, kendisine kusur atfedilemeyeceğini ispat etmedikçe oluşan zarardan
sorumlu tutulacaktır.
Ayrıca belirtmek gerekir ki; TTK ve CMR hükümlerinde, eşyalara özen
göstermekle yükümlü taşıyanın sorumluluğunun başlaması, taşınacak eşyanın
taşıyana teslim edilmesine bağlı tutulmuş, henüz taşıma fiilen başlamamış olsa
dahi taşınmak üzere eşyanın teslim edilmesi ile taşıyanın sorumluluğunun
başlayacağı kabul edilmiştir.7 Ancak sorumluluğun doğması için zararın, taşıyanın
zilyetliği esnasında meydana gelme zorunluluğu bulunmamaktadır. Zarar
doğuran olay, eşya taşıyanın zilyetliğindeyken vuku bulmuşsa, zarar eşyanın
teslim edilmesinden sonra oluşmuşsa dahi taşıyan bu zarardan sorumlu
tutulabilecektir.8
Konvansiyon’un 17.maddesinin 4.fıkrasında taşıyanın bazı hallerde hasar, zarar ve
gecikmeden sorumlu tutulmayacağı belirtilmiştir. Anılan maddeye göre
kullanılmasında anlaşmaya varılmış ve sevk mektubunda açıkça belirtilmiş olduğu
üzere, madeni levha ile kaplanmamış açık taşıtlar kullanılması; yükün
ambalajlanmaması ya da kötü ambalajlanması; gönderici, alıcı veya bunlar adına
hareket eden kişilerce alınması, yüklenmesi, yığılması ve boşaltılması; kırılma,
paslanma, çürüme, kuruma vs. sebebiyle zarar görebilecek ihtiva içermesi gibi
birtakım özel koşulların bulunması halinde taşıyan yükün uğramış olduğu zarar
ya da hasardan sorumlu tutulmayabilir. 17.maddenin 2. fıkrasına göre ise yine
benzer şekilde, kayıp, hasar ve gecikme taşıyanın hatasından değil, istek sahibinin
6Mustafa Erdoğan, CMR ve TTK Kapsamında Taşıyıcının Eşyanın Hasarından Doğan Sorumluluğu, s.110
7Ercan Erdem, Karayolu Taşıma Hukuku, Ankara 2022, s.134
8Arslan Kaya, CMR II, s.240
3
talimatından, hatasından, ihmalinden, yüke has bir kusurdan veya taşıyanın
önlemesine olanak bulunmayan durumlardan ileri gelmişse taşıyanın
sorumluluğu söz konusu olmayacaktır. Ancak bu durumu ispat yükü elbette ki
taşıyana aittir.
B.3. CMR Konvansiyon’u Uyarınca Taşıyanın Sorumluluk Sınırları
Konvansiyon’un belirli hükümleriyle taşıyanın sorumluluğu sınırlanmıştır.
Konvansiyon’un 23.maddesinde yükün tamamen veya kısmen kaybı halinde
taşıyanın ödeyeceği tazminatın eksik olan brüt ağırlığın beher kilogramı için 8,33
özel çekme hakkını (SDR) 9 geçemeyeceği düzenlenmiştir. 25.maddede ise hasar
durumunda taşıyanın; yükün md.23 hükmü uyarınca belirlenen değerine göre
hesaplanmış kıymetten düşme karşılığı olan bedeli tazminat olarak ödeyeceği,
ancak bu tazminatın, gönderilen malın tamamı/ bir kısmı hasara uğramışsa malın
tamamı/bir kısmı kaybolduğunda ödenmesi gereken tutarı aşamayacağı
belirtilmiştir. Elbette ki, zararın taşıyanın kastı veya kasta eş değer kusuru
nedeniyle ortaya çıkması halinde taşıyan sınırlı sorumluluktan yararlanamaz.
Son olarak taşıma sırasında yükün uğradığı zararların tazmini için dava açma
süresi Konvansiyon’un 32. maddesinde 1(bir) yıl; taşıyanın kasten ya da
mahkemece kasti olduğu değerlendirilen kusurlarının bulunması halinde 3(üç) yıl
olarak belirlenmiş olup taşıma sırasında doğmuş hasar, zarar ya da gecikme
sebebiyle taşıyana açılacak davalarda bu zamanaşımı sürelerine riayet edilmelidir.
- Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) Çerçevesinde
C.1. TTK Hükümleri Uyarınca Taşıyanın Sorumluluğu
TTK hükümleri ile CMR hükümleri pek çok hususta benzerlik taşımaktadır.
Taşıyanın sorumluluğu CMR Konvansiyonu’na benzer şekilde TTK’da da taşıma
sözleşmesi kapsamında teslim aldığı eşyaya gereken özen yükümlülüğünü
9 Daha önce beher kilogram başına 25 frank olarak düzenlenen sorumluluk sınırı 1978 yılında CMR
Konvansiyonu’na Ek Protokol ile “brüt ağırlığın beher kilogramı için 8,33 özel çekme hakkını (SDR)
geçemeyecektir.”şeklinde değiştirilmiştir.
4
göstererek sözleşmede belirlenen teslim yerinde ve kararlaştırılan sürede
gönderilene eşyayı teslim etmek olarak ifade edilmektedir.
TTK’nın ilgili hükümlerinde zıya ve hasar kavramlarından bahsedilse de bu
kavramlara dair herhangi bir tanımlamaya yer verilmemiş ve CMR
Konvansiyonu’ndan farklı olarak eşyanın tamamıyla veya kısmi olarak zayi olması
veya hasar görmesi ayrımları konusunda da herhangi bir hükme yer verilmemiştir.
TTK hükümlerinde taşıyanın zıya veya hasar ile gecikmeden doğan zarardan
sorumluluğunu temel olarak 875. maddede düzenlenmektedir. Buna göre; daha
önce belirtildiği üzere bu madde kapsamında taşıyan, eşyanın taşınmak üzere
teslim alınmasından teslim edilmesine kadar geçecek süre içinde, eşyanın
zıyaından, hasarından veya teslimindeki gecikmeden doğan zararlardan
sorumludur. Ayrıca işbu hükümde; zararın oluşmasına, gönderenin veya
gönderilenin bir davranışı ya da eşyanın özel bir ayıbının sebep olması halinde,
tazminat borcunun doğmasında ve kapsamının belirlenmesinde, bu olguların ne
ölçüde etkili olduğunun dikkate alınacağı ifade edilmektedir.
CMR’ın 20. maddesinde düzenlenen zıya karinesinin TTK’da karşılığı 874. madde
olarak kabul edilmektedir. İşbu madde düzenlemesine göre; eşya, taşıma süresini
izleyen 20 (yirmi) gün içinde teslim edilmezse, hak sahibi ona zayi olmuş gözüyle
bakabilecektir, sınır ötesi taşımalarda ise bu süre 30 (otuz) gün olarak
belirlenmiştir. CMR Konvansiyon’un 20. maddesinin ikinci fıkrası, hak sahibine
malların tazminatın ödenmesini takip eden 1 (bir) yıl içinde bulunması halinde
yapacağı bildirim ile malların akıbetini öğrenebileceğini, kendisine bilgi
verilmesini takiben 30 (otuz) gün içinde de sevk mektubunda gösterilen ücretleri
ve tazminatı geri ödemesi halinde malın kendisine verilmesini isteyebileceği
yönünde de bir düzenlemeye vermiştir. TTK’nın konuya ilişkin hükmünde
herhangi bir süre sınırlamasına yer verilmemektedir.
TTK’nın zıya karinesini düzenleyen 874. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları
ise çeşitli ihtimallere ilişkin düzenleme getirmektedir. Bunlardan ilki; hak
sahibinin, eşyanın bulunduğu haberini aldıktan itibaren 30 (otuz) gün içinde,
gerektiğinde giderler indirilmek suretiyle, tazminatı geri ödeyerek eşyanın
kendisine teslimini isteyebileceği ve taşıma ücretini ödeme yükümlülüğü ile
tazminat hakkı saklı kalacağına ilişkin hükümdür. Diğer bir ihtimalde ise eşya,
5
tazminatın ödenmesinden sonra bulunmuşsa, hak sahibi bundan haberdar
edilmesini istemediği veya bulunma haberinden sonra eşyanın teslimine ilişkin
istem hakkını ileri sürmediği durumlarda, taşıyan, eşya üzerinde serbestçe
tasarrufta bulunabilecektir.
Elbette ki taşıyanın sorumluluktan kurtulmasını sağlayan bazı haller de söz
konusu olabilecektir. TTK’nın 876. maddesinde belirtilen taşıyan kendisinden
beklenebilecek en yüksek özeni gösterdiği halde kaçınamayacağı ve sonuçlarını
önleyemeyeceği bir sebeple zarar meydana gelmiş ise ve yine TTK’nın 878.
maddesinde belirtilen gönderen tarafından yetersiz ambalajlama yapılması,
eşyanın gönderen veya gönderilen tarafından işleme tabi tutulması, yüklenmesi,
boşaltılması, özellikle kırılma, paslanma, bozulma, kuruma gibi olağan fire yoluyla
zarara uğramasına neden olacak doğal hali, taşınacak paketlerin gönderen
tarafından yetersiz etiketlenmesi vb. özel haller sebebiyle zarar doğmuşsa taşıyan
sorumluluktan kurtulabilir. Benzer bir düzenlemeye CMR’nin 17.4. maddesinde
de rastlanmaktadır. Öte yandan, taşıyan yanında çalıştırdığı ve işin ifasında
yardım aldığı kişilerin görevleri sırasındaki fiil ve ihmallerinden kendi fiil ve
ihmali gibi sorumlu olacaktır.
Kanun’un eşya taşıma başlıklı ikinci kısmında yer alan ve refakat belgesini
düzenleyen 860. maddesi ise; gönderenin, eşyanın tesliminden önce, resmî nitelik
taşıyan, özellikle gümrük işlemleri için gerekli bulunan bilgileri taşıyana vermek
ve söz konusu belgeleri taşıyanın tasarrufuna bırakmak zorunda olduğunu ve
taşıyanın, kendisine verilen belgelerin zıyaından, hasarından veya yanlış
kullanılmasından doğan zararlardan sorumlu olacağını fakat zıya, hasar veya
yanlış kullanmanın taşıyanın kaçınamayacağı ve sonuçlarını önleyemeyeceği
durumlardan kaynaklanmış olması halinde taşıyana sorumluluk atfedilemeyeceğini düzenlemektedir. Ancak bu düzenlemelere ek olarak; fıkranın
son hükmünde, taşıyanın sorumluluğunun eşyanın zıyaı hâlinde ödenecek
miktarla sınırlı olduğuna hükmedilmesi hususu önem arz etmektedir.
C.1. TTK Uyarınca Taşıyanın Sorumluluk Sınırları
Taşıyanın sorumluluğu uyarınca tazminat eşyanın uğrayacağı hasar ya da zıya
sebebiyle ödemesi gereken tazminat hasarlı hali ile eşyanın taşınmak üzere teslim
6
alındığı yer ve zamandaki hasarsız değeri arasında fark oranında hesaplanır.
Zararın saptanması için yapılması zorunlu giderler de aynı şekilde tazmin
edilmelidir.
Sorumluluk Sınırları Taşıyanın Sorumluluğu Gönderinin Tamamının Zıyaı veya Hâlinde, Hasarı
Taşıyanın sorumluluğu gönderinin net olmayan
ağırlığının her bir kilogramı için 8,33 Özel Çekme
Hakkını karşılayan tutar ile sınırlıdır.
Gönderinin Münferit Parçalarının Zıyaı veya Hasarı Hâlinde
Gönderinin değerini kaybeden kısmının, net
olmayan ağırlığının her bir kilogramı için 8,33 Özel
Çekme Hakkını karşılayan tutar ile sınırlıdır.
Taşıma Süresinin Aşılması Halinde
Taşıyanın, taşıma süresinin aşılmasından doğan
sorumluluğu, taşıma ücretinin üç katı ile sınırlıdır.
TTK md. 884 uyarınca taşıyan, taşıma işinin yapılmasında, diğer zararlardan
(sözleşmeden doğan bir yükümlülüğünü ihlal etmesi nedeniyle meydana gelen ve
eşyanın zıyaından, hasarından veya taşıma süresinin aşılmasından
kaynaklanmayan ve eşya veya kişi zararları dışında kalan zararlardan), tam zıya
hâlinde ödenmesi gereken tazminat miktarının üç katı ile sınırlı olmak üzere
sorumludur.
TTK’nın 855 ve 860. maddelerinde taşınan malın zıya ve hasara uğramasına ilişkin
hükümler düzenlenmektedir. Taşıma işlerinde zamanaşımı hükümlerini
düzenleyen 855. maddede taşıma sırasında eşyanın zarara uğraması halinde
zamanaşımı “yolcunun bir kaza sonucu ölmesi veya bedensel bütünlüğü zedeleyen
bir zarara uğraması hâlinde 10 (on) yıl; diğer zararlarda ise 1(bir) yıl” olarak
düzenlenmiştir. Aynı maddenin beşinci fıkrasına göre; taşıyanın kastından veya
pervasızca bir davranışıyla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin
bilinciyle işlenmiş bir fiilinden veya ihmalinden dolayı, eşyanın zıya olması, hasara
uğraması veya geç teslim edilmesi hallerinde taşıyanın sorumluluğu 3 (üç) yılda
zamanaşımına uğrayacaktır.
7
- Sonuç
Yukarıda detaylı biçimde açıklandığı üzere, CMR ve TTK arasında her ne kadar
terminolojik farklılıklar mevcut olsa da yeknesaklık belirli oranda sağlanmış ve
ilgili hükümlerin hangi taşıma sözleşmelerine uygulanacağına dair uygulama
alanının sınırları çizilmiştir. Buna göre her iki düzenleme de taşıyanın
sorumluluğunu, teslim aldığı eşyaya gereken özen yükümlülüğünü göstererek
sözleşmede belirlenen teslim yerinde ve kararlaştırılan sürede gönderilene eşyanın
teslim etmesi sürecinde tanımlamakta ve bu konuda çeşitli kıstas ve ihtimaller
öngörmektedir. Uyuşmazlık konusu taşıma özelinde CMR hükümlerinin mi yoksa
TTK hükümlerinin mi öncelikli uygulanacağı tespit edilmeli, taşıyanın
sorumluluğu, tazminat taleplerinin kapsamı ve zamanaşımı gibi hususlar ilgili
mevzuat çerçevesinde çözümlenmelidir. İşbu konunun genel hatlarını
açıkladığımız yazımızın ilgililere faydalı olmasını dileriz.