Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararınca Unutulma Hakkı
“Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun (YHGK) 2014/4-56 E. ile 2015/1679 K. Sayılı ve 17.06.2015 Tarihli Kararı ve Unutulma Hakkı”
A. Unutulma Hakkına Genel Bakış;
Unutulma hakkı Avrupa Birliği (Özellikle Fransa) ve Arjantin tarafından gündeme getirilen ve sonrasında hayata geçirilen bir konsepttir. Bu konsept bir bireyin geçmişte yapmış olduğu belirli bir eylemin bir sonucu olarak sürekli ve periyodik olarak damgalanmış bir şekilde hayatının devamını geçirmek istememe özgürlüğünden çıkmıştır. Söz konusu hakkı, “dijital hafızada yer alan bireye ait fotoğraf, kimlik bilgisi, adres ve diğer kişisel içeriğin, yine bireyin kendi talebi üzerine bir daha geri getirilemeyecek biçimde ortadan kaldırılması biçiminde tanımlamak mümkündür.” Bu hakkın düşünce özgürlüğüne olumsuz etkileri üzerine endişeler vardır. Bireyin geçmişte yaptığı bir eylemin internet gibi bir ortamdan silinmesinin düşünce ve bilgi alma özgürlüğüne de olumsuz etkisi olduğu konusunda tartışmalar vardır.
Bu yasanın Türk hukuk sistemindeki karşılığı, kişinin özel hayatının korunması anayasanın ilgili maddesinin genel kapsamı gereği uygulanmalıdır. Aksi halde bu işlemi yapmayan site yönetimi hakkında Bilişim suçları ceza hüküm ve yaptırımlarına tabi olunur.
B. YHGK’nın Önüne Gelen Uyuşmazlıkta Atıfta Bulunduğu Avrupa Adalet Divanı’nın Google İspanya Kararı Hakkında;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun (YHGK) 2014/4-56 E. ile 2015/1679 K. sayılı ve 17.06.2015 tarihli kararına konu olayda, bir ceza hukuku kitabında yer verilen Yargıtay kararında cinsel taciz mağduru davacının ismine aynen yer verilmesi üzerine davacı, yaşadığı olayın ismiyle birlikte tekrar gündeme gelmesiyle manevi zarara uğradığı iddiasıyla manevi tazminat davası açmıştır. YHGK önüne gelen uyuşmazlıkta, Avrupa Adalet Divanı’nın Google İspanya kararına atıfta bulunularak, davacının durumuyla ilgili ‘unutulma hakkı’ (right to be forgotten) kapsamında değerlendirmeler yapılmıştır.
Google İspanya kararına konu olayda, İspanya vatandaşı şahıs, Google’da kendi adı ile arama yapıldığında sonuç olarak görüntülenen yerel bir gazetede yayınlanmış 1998 tarihli icrai satış ilanın, hem ilgili gazeteden ve hem de Google arama sonucundan kaldırılması amacıyla İspanya Veri Koruma Kurumu’na 95/46/EC sayılı AB Direktifi uyarınca şikayette bulunmuştur. Şahıs, satış ilanına sebep olan sosyal sigorta borçlarının ödendiğini, kişisel verisini içeren ilanların şikayet tarihi itibarıyla şahsıyla ilgili olmadığını ve toplum nezdindeki itibarını zedelediğini iddia etmiştir. İspanyol kurum, gazete hakkındaki şikayeti ilgili yerel mevzuat gereği reddederken, Google hakkındaki şikayeti haklı bulmuş ve arama motorlarının kişisel veri koruma mevzuatına tabi olduklarını, listeledikleri arama sonuçlarındaki kişisel verileri işlediklerini, bu itibarla bireylerin kişisel verilerinin silinmesi talepleri karşısında arama motorlarının sorumlu olduğunu ifade etmiştir. Google İspanya ve Google Inc. karara karşı yerel mahkeme nezdinde dava açmış, yerel mahkeme de hukuki uyuşmazlık hakkında Avrupa Adalet Divanı’nın görüşüne başvurmuştur.
Avrupa Adalet Divanı verdiği kararda, bireylerin belirli şartlar altında (bilginin, veri işleme amacı karşısında yanlış, elverişsiz, ilgisiz ya da ölçüsüz olması hallerinde), kişisel verilerini içeren bağlantıların arama sonuçlarından çıkarılmasını arama motorlarından talep edebileceğine hükmetmiştir. Ayrıca kararda, ‘unutulma hakkı’nın mutlak olmadığını, bireyin veri koruması hakkının her olayda düşünce ve basın özgürlüğü ile yarıştırılması gerektiği; kişinin özel hayatıyla ilgili olan veriler ile toplumun haber alma hakkının ve kişinin toplumdaki yerinin bu kapsamda dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır.
Avrupa Adalet Divanı kararını teknik olarak yürürlükteki 95/46/EC sayılı AB Veri Koruması Direktifi’nin 12. maddesindeki kişinin erişim hakkına dayanarak vermiştir. Ancak, kararın verildiği tarihe dek doktrinde tartışılan ve taslak Avrupa Genel Veri Koruması Tüzüğü’nün 17. maddesi altında da yer verilen ‘unutulma hakkı’ kavramı kullanılmıştır. Bu itibarla, ‘unutulma hakkı’na, Tüzük yürürlüğe girmeden içtihat yoluyla belirli bir oranda geçerlilik kazandırılmıştır. Zira, kararın ardından Google, ‘Removal Request’ adlı araçla, kullanıcıların bağlantı kaldırma taleplerini değerlendirmeye başlamıştır.
C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun (YHGK) 2014/4-56 E. ile 2015/1679 K. Sayılı ve 17.06.2015 Tarihli Kararı’na Bakıldığında;
Türkiye’de Yargıtay da kısa süre önce yukarıda bahsedilen şekilde önemli bir karara imza atmıştır. Yargıtay, bırakın internet ortamını, rızası olmadan bir kişinin isminin açık şekilde bilimsel kitapta dahi yer alamayacağına hükmetmiştir. Hatta bu kararı da Yargıtay’da görev yapan iki üyesinin, uzun uğraş ve emekle 6 cilt olarak hazırladığı “Yorumlu- Uygulamalı Türk Ceza Kanunu” kitabına karşı aldı.İtirazda bulunan davacının kitaptan adının çıkarılmasına karar verdi. İki hakim, AB Temel Haklar Bildirgesi’nin, “Sanat ve bilimsel araştırma kısıtlamaya tabi olmamalıdır, akademik özgürlüğe saygı gösterilmelidir” maddesine sığınarak kitaplarının bilimsel yayın olduğunu vurguladı ve davaya itiraz etti. Yerel mahkeme, dava açan kadını haklı buldu ve adının çıkarılması kararını aldı; konu Yargıtay’a taşındı. Yargıtay da mahkemenin kararına katılmamakla birlikte, davanın sürecinin uygun ilerlemediği gerekçesiyle şekil yönünde davayı bozdu ve yerel mahkemeye iade etti. Yerel mahkeme kararında direnince dava Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na taşındı. Genel Kurul da Adalet Divanı’nın “Google Kararı’na” gönderme yaparak yerel mahkemenin kararını haklı buldu. Karar Türkiye’de birçok kişinin her gün yaşadığı sıkıntıyı, geçmişinde bir anlık olumsuzluğun bir ömür boyu peşini takip etmesini sonlandıracak; emsal teşkil edecektir.
Yasal mevzuata bakılacak olursa;
“Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilgili maddeleri;
Özel ve aile hayatına saygı hakkı
1. Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
2. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.
şeklindedir…
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın ilgili maddeleri;
“IX. Bilim ve sanat hürriyeti
Madde 27 – Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir…”
“A. Özel hayatın gizliliği
Madde 20 – Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. (Üçüncü cümle mülga: 3/10/2001-4709/5 md.)…
(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/2 md.) Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.”
şeklindedir.
Türk Medeni Kanunu’nun ilgili maddeleri;
“II. Saldırıya karşı
1. İlke
Madde 24- Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.
Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.”
– Yukarıda sözü edilen YHGK’nın Önüne Gelen Uyuşmazlıkta Atıfta Bulunduğu Avrupa Adalet Divanı’nın Google İspanya Kararı’na bu linkten ulaşabilirsiniz;
http://ec.europa.eu/justice/data-protection/files/factsheets/factsheet_data_protection_en.pdf
– Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun (YHGK) 2014/4-56 E. ile 2015/1679 K. Sayılı ve 17.06.2015 Tarihli Kararı aşağıda yer almaktadır.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
Esas No: 2014/56 Karar No: 2015/1679 Karar Tarihi: 17.6.2015
Özet: DAVACI, GEÇMİŞTE YAŞADIĞI KÖTÜ BİR OLAYIN TOPLUM HAFIZASINDAN SİLİNMESİNİ İSTEMEKTEDİR. UNUTULMA HAKKI İLE GEÇMİŞİNDEKİ YAŞANAN TALİHSİZ BİR OLAYIN UNUTULARAK GELECEĞİNİ SERBESTÇE ŞEKİLLENDİRMEK, DİĞER BİR DEYİŞLE HAYATINDA, YENİ BİR SAYFA AÇMA OLANAĞI İSTEMEKTEDİR. BU BAĞLAMDA DEĞERLENDİRİLDİĞİNDE; 4 YIL ÖNCE GERÇEKLEŞEN BİR OLAYIN MAĞDURU OLAN KİŞİNİN ADININ AÇIK BİR ŞEKİLDE YAZILARAK KİTAPTA YER ALMASI HALİNDE UNUTULMA HAKKININ, BUNUN SONUCUNDA DA DAVACININ ÖZEL HAYATININ GİZLİLİĞİNİN İHLAL EDİLDİĞİ KABUL EDİLMELİDİR. KARAR
Dava, kişilik hakkına saldırı nedenine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Davacı M.. T.. vekili 16/08/2010 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 14/11/2003 tarihinden beri İzmir Adliyesinde savcılık zabıt katibi olarak görev yaptığını, 18/07/2005 ile 11/04/2006 tarihleri arasında o dönem İzmir C. Başsavcı vekili olarak görev yapan Z….ile çalışmak için görevlendirildiğini ancak başladıktan sonra 8 ay boyunca Başsavcı vekilinin sözlü ve fiziksel taciziyle karşı karşıya kaldığını, fiziksel tacizin başlaması ve bu durumun çekilmez hale gelmesi nedeniyle davacının şikayette bulunduğunu, ailesinin ve çevresinin duymaması için çaba sarf ettiğini, Z…. hakkında soruşturma açıldığını ve cezalandırıldığını, sanığın Başsavcı vekili olması nedeni ile olayların o dönem için basında yer aldığını, davacının bu olayları unutmaya başladığı bir dönemde Yargıtay 4. Ceza Dairesi Başkanı ve tetkik hakimleri olan davalıların Nisan 2010 tarihinde yorumlu-uygulamalı Türk Ceza Kanunu adlı altı ciltlik eser yayınladıklarını, örnek Yargıtay kararlarının başladığı 3262 nolu sayfa ve devamındaki sayfalarda davacının başına gelen olayların, tüm aktörlerin isimlerinin açıkça yazılmak suretiyle ve olayın tamamının açık bir şekilde anlatıldığını, davacı tarafından bu durumun öğrenilmesiyle davacının tekrar psikolojik bunalıma girdiğini, bütün kötü olayları tekrar yaşamak zorunda kaldığını, adliyede çalışması nedeniyle bu olayın davacının çevresinde, savcı ve avukatlar tarafından duyulduğunu, müvekkilinin zor da olsa saklayabildiği bir olayın kamuoyuna duyurulduğunu, iffetinin tartışılır hale geldiğini, bir genç kızın hayalleri ve geleceğinin kararmış olduğunu, eserin bir defa yararlanılacak bir eser olmadığını, uzun yıllar boyunca yaygın kitlelerce okunacak nitelikte bulunduğunu belirterek tüm bu nedenlerle davacının isminin geçtiği söz konusu ciltlerin toplatılmasını, 50.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar O.. Y.., Hasan Tahsin Gökçan, M.. A.. ve Adalet Basın Yayın ve Dağıtım San. Ve Tic. Ltd. Şti. vekili 11.10.2010 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle;
Söz konusu kitapların bilimsel eser niteliğinde olduğunu, bilimsel eser niteliğinde olan kitaplarda fail ve mağdur adının olmasının hukuka aykırı olmadığını, ceza hukukundaki kitaplarının kaynağının yargısal kararlar olduğunu, geniş kitlelere hitap etmediğini, ceza hakimleri, savcılar ve ceza avukatlarınca okunduğunu, kitapta isim belirtmenin hukuka aykırı olmadığını, eserde adı geçen kişilerle ilgili vakıalar daha önce yargı konusu olduğu için ilgili mahkemelerin bulunduğu yerlerdeki kişiler tarafından duyulup öğrenildiğini, bu nedenle sözü edilen vakıaların ilk defa dava konusu eserde gündeme getirilmediğini, AİHM kararlarının ve Anayasa Mahkemesi kararlarının da isimler çıkarılmadan yayınlandığını, 2011 yılının başından itibaren UYAP sisteminde bulunan kararlardaki kişisel veriler rumuzlanmadan hakim ve savcının kullanımına açıldığını, dava konusu kararın son bölümünde rumuzlama yapılmış ise de ilk bölümünde yapılmamasının dizgi hatası olduğunu, olayın üzerine adliyeye gelen müfettişin yaptığı soruşturma sırasında tüm adliyenin olayı öğrendiğini ve olayın basına da yansıdığını, yine davacının ileri sürdüğü hususların daha sonra düzeltildiğini ve düzeltilmiş bir nüshasının davacı vekilini sunulduğunu bu nedenle kitabın toplatılmasına gerek olmadığını istenen tazminatın fahiş olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın taraflarca temyiz edilmesi üzerine yukarıda başlık bölümde yazılan Yargıtay ilamı ile bozulmuş, karar düzeltme istemi oyçokluğu ile reddedilmiş, mahkemece önceki gerekçeler tekrar edilerek direnilmiş; hükmü davalılar vekili temyize getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalılar O.. Y.., H…. ve M.. A.. tarafından yayına hazırlanan ve davalılardan Adalet Basın Yay. Dağıtım San ve Tic. Ltd. Şti tarafından basılan eserde yer alan kararda, davalının isminin rumuzlanmadan ve rızası alınmadan açık bir şekilde yazılmasının kişilik hakkında saldırı oluşturup oluşturmayacağı noktasında toplanmaktadır.
İşin esasına gelince; uyuşmazlığın çözümünde etkili yasal mevzuata bakılacak olursa;
– Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ilgili maddeleri Özel ve aile hayatına saygı hakkı 1. Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. 2. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla .öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, .düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.
şeklindedir.
– Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın ilgili maddeleri; IX. Bilim ve sanat hürriyeti Madde 27 – Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir. A. Özel hayatın gizliliği Madde 20 – Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.
şeklindedir.
– Türk Medeni Kanunu’nun ilgili maddeleri; II. Saldırıya karşı 1. İlke Madde 24- Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.
şeklindedir.
Önümüze gelen sorunun temelinde unutulma hakkı ve bunun sonucu olan kişisel verilerin ve kişilik hakkının korunması ile bilim ve sanat hürriyetinin birbiri karşısında sınırlarının belirlenmesi yatmaktadır. Sorunun çözümünde dikkat edilmesi gereken husus, bilim ve sanat özgürlüğü ile bireyin temel hakları arasında adil bir dengenin kurulmasıdır.
Kişisel veri belli veya belirlenebilir olan gerçek veya tüzel bir kişiye ilişkin her türlü bilgiyi ifade eder. Avrupa Birliği’nin 95/46/EC sayılı Bireylerin Kişisel Verilerinin İşlenmesi ve Serbestçe Dolaşımı Karşısında Korunmasına İlişkin Direktif’in 2/a ve Kişisel Nitelikteki Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Şahısların Korunmasına Dair 108 sayılı Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin 2(a) maddelerinde benzer tanımlama yer almaktadır.
Kişisel verilerin korunması insan haklarıyla yakından ilişkilidir. Çünkü kişisel verilerin açıklanması öncelikle özel hayatın gizliliğini ihlal edilebileceği gibi bir takım diğer bağlantılı hakları da zarar görebilir.
AİHS’de kişisel verilerle ilgili bir hüküm yoktur. Ancak mahkeme konuyla ilgili kararlarında kişisel veri içeriğini doldurmuştur. Hemen ifade edilmesi gerekir ki kişisel verinin sayısal olarak sınırlandırılması mümkün değildir. Ancak içtihatlar ve akademik yayınlar dikkate alındığında bireyin kimliğini ortaya çıkartan, bir kişiyi belirli kılan ve karakterize eden kişinin kimlik, ekonomik ve dijital bilgileri, tabiiyeti, kanaatleri, ırk, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep veya diğer inançları, dernek, vakıf ve sendika üyeliği, sağlık bilgileri, fotoğrafları, parmak izi, sağlık verileri, telefon mesajları, telefon rehberi, sosyal paylaşım sitelerinde yazdığı veya paylaştığı yazı, fotoğraf, ses veya görüntü kayıtları kişisel verileri olarak kabul edilebilir.
Kişisel verilerin korunması, çağımızda, insan hakları kavramı ve korunması bilincinin gittikçe gelişmesine paralel olarak önemini artırmaktadır. Kişisel verilerin korunması hakkının temel amacı, bireyin özel yaşamının gizliliğinin güvence altına alınması yoluyla kişiyi korumaktır. Bilgi toplumunda giderek oldukça önemli bir konu haline gelen kişisel verilerin korunması hakkı, bireyin, demokratik bir hukuk devletinde özgür iradesiyle kendi yaşamını bizzat düzenleyebilmesinin bir gereği olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer taraftan bireyin kişiliğini serbestçe geliştirmesi, kişiliğinin korunması ve özgür bireylerden oluşan bir toplum düzeninin oluşturulması, ancak bireyin kişisel verilerine ilişkin hakkının korunmasıyla mümkündür. Bu hak yukarıda ifade edildiği üzere TC Anayasası’nın 20/2 maddesinde açık bir şekilde düzenlenmiştir.
Unutulma hakkına gelince; unutulma hakkı ve bununla ilişkili olan gerektiği ölçüde ve en kısa süreliğine kişisel verilerin depolanması veya tutulması konuları, aslında kişisel verilerin korunması hakkının çatısını oluşturmaktadır. Her iki hakkın temelinde bireyin kişisel verileri üzerinde serbestçe tasarruf edebilmesini, geçmişin engeline takılmaksızın geleceğe yönelik plan yapabilmesini, kişisel verilerin kişi aleyhine kullanılmasının engellenmesini sağlamak yatmaktadır. Unutulma hakkı ile geçmişinde kendi iradesi ile veya üçüncü kişinin neden olduğu bir olay nedeni ile kişinin geleceğinin olumsuz bir şekilde etkilenmesinin engellenmesi sağlanmaktadır. Bireyin geçmişinde yaşadığı olumsuz etkilerden kurtularak geleceğini şekillendirebilmesi bireyin yararına olduğu gibi toplumun kalitesinin gelişmişlik seviyesinin yükselmesine etkisi de tartışılmazdır.
Unutulma hakkı; üstün bir kamu yararı olmadığı sürece, dijital hafızada yer alan geçmişte yaşanılan olumsuz olayların bir süre sonra unutulmasını, başkalarının bilmesini istemediği kişisel verilerin silinmesini ve yayılmasının önlemesini isteme hakkı olarak ifade edilebilir.
Bu hak bir yandan kişiye “geçmişini kontrol etme”, “belirli hususların geçmişinden silinmesini ve hatırlanmamayı isteme hakkı” sağladığı gibi, diğer yandan muhataplarına kişi hakkındaki bir kısım bilgilerin üçüncü kişilerin kullanmamasını veya üçüncü kişilerin hatırlamamasına yönelik önlenmeleri alma yükümlülüğü yükler. Bu hakkın; bireylerin fotoğraf, internet günlüğü gibi kendileri hakkındaki içerikleri silmek için üçüncü şahısları zorlamayı içermesinin yanında geçmişteki cezalarına ilişkin bilgilerin veya haklarında olumsuz yorumlara neden olabilecek bilgi ve fotoğraflarının kaldırılmasını isteme hakkını tanıdığı kabul edilmektedir. Diğer taraftan bu hak, bireyin geçmişindeki belirli yönlerinin mümkün olmayacak biçimde hatırlanmaması için önlemler alınmasını gerektirmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 8. maddesinde yer alan özel yaşama saygı hakkı altında korunan “mahremiyet hakkı”nın, bireyin kendisi hakkındaki bilgileri kontrol edebilmesi şeklindeki hukuki çıkarlarını da içerdiği ifade edilmektedir. Zira bireyin kendisine ait herhangi bir bilginin, kendi rızası olmaksızın açıklanmaması, yayılmaması ve bu bilgilere başkalarının ulaşamaması kısacası kişisel verilerinin mahrem kalması konusunda hukuki menfaati bulunmaktadır. (Gülay Arslan Öncü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde Özel Yaşamın Korunması, Beta Yayınları, İstanbul 2011, s.182) Kişiye unutulma hakkının sağlanması ile birlikte özel hayatının gizliliği korunmuş olacaktır.
Somut olaya bu kapsamda bakıldığında; davacı, kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak, müteselsilen cinsel saldırı suçunun mağdurudur. 2006 yılında gerçekleşen eylem tarihinde davacı bekâr olup maruz kaldığı eylem geleceği açısından etkilidir. Yapılan yargılama sonunda kamu görevlisi olan sanık ceza almıştır. Temyiz istemi üzerine yapılan inceleme sonunda ise hüküm 2009 yılında onanmıştır. Mağdur davacı gerek hazırlık gerekse de yargılama sırasında cinsel saldırının nasıl gerçekleştiğini açık bir şekilde anlatmış, bu anlatımlar doğal olarak karar metnine geçirilmiştir. Karar mağdur ve sanığın ismi rumuzlanmadan 2010 yılı nisan ayında yayınlanan kitapta yer almıştır.
Hemen ifade edilmelidir ki; davacının rızası dışında bir kitapta geçen ismi kişisel veri niteliğindedir.
Ayrıca şunun da ifade edilmesi gereklidir ki; unutulma hakkı tanımlarına bakıldığında her ne kadar dijital veriler için düzenlenmiş ise de, bu hakkın özellikleri ve bu hakkın insan haklarıyla arasındaki ilişkisi dikkate alındığında; yalnızca dijital ortamdaki kişisel veriler için değil, kamunun kolayca ulaşabileceği yerde tutulan kişisel verilere yönelik olarak da kabul edilmesi gerektiği açıktır.
Davacı, geçmişte yaşadığı kötü bir olayın toplum hafızasından silinmesini istemektedir. Unutulma hakkı ile geçmişindeki yaşanan talihsiz bir olayın unutularak geleceğini serbestçe şekillendirmek, diğer bir deyişle hayatında, yeni bir sayfa açma olanağı istemektedir. Kaldı ki, davacı da yargılama sırasında verdiği dilekçelerinde bu istem üzerinde ısrarla durmuştur. Davacı unutulma hakkı ile özel hayatına ilişkin kişisel verilerinin üçüncü kişiler tarafından bilinmemesini, aradan geçen süre nedeniyle toplum hafızasından silinmesini istemektedir.
Bu bağlamda değerlendirildiğinde; 4 yıl önce gerçekleşen bir olayın mağduru olan kişinin adının açık bir şekilde yazılarak kitapta yer alması halinde unutulma hakkının bunun sonucunda da davacının özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiği kabul edilmelidir. Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın “Google Kararı”nda açıkladığı gibi ilgili verinin kamu hayatında oynadığı önemli rol ve halkın ilgili veriye yönelik yoğun ilgisi şeklinde, üstün bir kamu yararını ortaya koyan özel sebepler bulunmadığına göre bilimsel esere alınan kararda kişisel veriler açık bir şekilde yer almamalıdır.
Görüşmeler sırasında azınlıkta kalan üyeler mahkeme kararlarında yer alan isimlerin rumuzlanmasına gerek olmadığını, yargılamanın istisnalar haricinde açık bir şekilde yapıldığını hükmün alenen tefhim edildiğini, bu nedenle özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmediğini savunmuşlar ise bu görüş “sorunun mahkeme kararlarında isimlerin rumuzlanmadan yer alması değil, kararların kitaba alınması sırasında rumuzlanması gerekip gerekmediği sorunu olduğu” gerekçesi ile kurul çoğunluğu tarafından kabul edilmemiştir.
O halde davacının isminin rumuzlanmadan kitapta yer almasının unutulma hakkını ve bunun neticesinde özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği dikkate alındığında davacı lehine manevi tazminat koşullarının gerçekleştiğinin kabulü zorunludur.